Soma... Acımız Büyük
İSTANBUL BAROSU BAŞKAN VE YÖNETİM KURULU ÜYELERİ, ACIYI PAYLAŞMAK, İNCELEMELERDE BULUNMAK İÇİN
İstanbul Barosu Başkanı Av. Ümit Kocasakal ile Yönetim Kurulu Üyeleri Av. Ufuk Özkap, Av. İsmail Altay ve Av. Hasan Kılıç 15 Mayıs Perşembe günü, ulusumuzu yasa boğan facianın yaşandığı Soma’da inceleme ve temaslarda bulundu, yurttaşları dinledi ve acılarını paylaştı. Önce Manisa Barosu’nu ziyaret eden heyet burada Manisa Baro Başkanı Av. Zeynel Balkız ve yönetim kurulu üyelerinden bilgi aldı ve İstanbul Barosu’nun desteğini dile getirdi. İstanbul Barosu heyeti ardından Manisa Başkan ve yönetim kurulu üyeleri, Türkiye Barolar Birliği yönetim kurulu üyeleri, Gaziantep, İzmir Barosu’ndan meslektaşlardan oluşan heyet ile birlikte Soma’ya geçerek burada faciada yaşamını yitiren üç madenci yurttaşımızın cenaze merasimi ve namazına katıldı, burada yurttaşların şikâyet ve isteklerini dinledi ve İstanbul Barosu’nun desteğini belirterek hukuki sürecin takipçisi olacaklarını dile getirdi. Bunun ardından heyet Soma Adliyesi’ne geçerek Manisa Barosu üyesi avukatlarla birlikte bir toplantı yaparak hukuki süreç ve yaşanan sıkıntılarla ilgili olarak bilgi ve görüş alışverişinde bulundu. Bu toplantıdan sonra, bir avukat meslektaşın faciada yaşamını yitiren akrabasının ailesine taziye ziyaretinde bulunuldu. Daha sonra facianın yaşandığı maden ocağına gidildi. Burada önce Maden-İş sendikası ziyaret edilerek sendika yetkililerinden bilgi alındı, bu esnada aynı yerde olan Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile de kısa bir görüşme yapılarak bilgi alındı ve İstanbul Barosunun süreç ile ilgili kaygıları, hassasiyetleri ve takip kararlılığı dile getirildi. Bu temasların ardından anılan heyet ile birlikte maden ocağına geçen İstanbul Barosu Başkan ve Yönetim Kurulu Üyeleri burada kurtarma çalışmalarını yürüten ekip üyeleri ve yurttaşlarla görüştü, başsağlığı dileyerek istek ve önerilerini dinledi; İstanbul Barosu’nun süreci takip ettiğini ve sonuna kadar edeceğini, her türlü hukuki ve insani yardımın yapılacağı sözünü verdi. Bu arada Av. Ümit Kocasakal basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Buradaki temaslarını tamamlayan Başkan Kocasakal ve beraberindeki yönetim kurulu üyeleri Özkap, Altay ve Kılıç Soma Atatürkçü Düşünce Derneğini ziyaret ederek taziyelerini sundu, görüş ve önerilerini dinledi. Temaslarını tamamlayan Baro heyeti Soma’dan ayrıldı.
ACIMIZ BÜYÜK
Soma Kömür İşletmeleri Ocağında 787 yurttaşımızın çalıştığı sırada ; vardiya değişiminde yaşanan patlamadan sonra çıkan yangın sonucu, sayıları saat başı artan kayıplar yaşıyoruz.
Son açıklamalar, kayıplarımızın 200’ü aştığını göstermektedir. 75 yurttaşımız yaralanmış, 350 yurttaşımız da kurtulmuştur.
Tek umudumuz ocakta mahsur kalan 200’e yakın yurttaşımıza ulaşılabilmesidir. Bunun ne denli güç olduğunu bilsek de, umudumuzu dualarımızla diri tutmaya çalışacağız.
Dünya sıralamasında, kömür ocaklarında kaybedilen insan sayısı bakımından en öndeki ülkeyiz. Yetkililerimizin bu ölümleri “kader” saydıkları kazalara tanık oluşumuzun üzerinden çok da zaman geçmedi. Sorumluluk sahiplerinin, bu türden kazaları, “işin gereği” saydıkları bir ülkede yaşıyoruz. Nitekim, kazanın meydana geldiği ocakta da, Mart ayında teftiş yapıldığı ve “mevzuata aykırı bir durum görülmediği” anlaşılmıştı.
Şimdi kaybedilen bu kadar can, “emek” kavramına özgü soğuk bakışın somutlandığı umursamazlığa ödenen bedeldir.
İstanbul Barosu olarak, acılarımızı toprağa ve yüreğimize gömdükten sonra, sorumluların ortaya çıkarılmasını sağlayacak girişimlerde bulunacağız.
Kaybettiğimiz canlarımız için Allah'tan rahmet, kederli ailelerine sabırlar diliyoruz. Yaralı kurtulan yurttaşlara geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz.
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
Tewtter
BASKI, SALDIRI, İŞKENCE, HUKUKSUZLUK, YALAN, YASAK, HOŞGÖRÜSÜZLÜK, TAHAMMÜLSÜZLÜK: FAŞİZMİN “FITRATINDA” VAR !
Soma’da yaşananları ibretle izlemekteyiz. Dün de polis hukuksuzlukta yeni bir “destan(!)” yazmış, bir kısmı baromuz mensubu olan avukat meslektaşlarımıza hukuksuz ve vahşi bir saldırıda bulunmuş, gözaltı adı altında saldırı ve işkence gerçekleştirilmiş, meslektaşlarımız hukuksuz olarak ve insafsızca darp edilmiş, kelepçelenmiş ve yerlerde sürüklenmiştir. Bu yapılanların hiçbir hukuki ve insani izahı yoktur ve olamaz. Bu bir itibarsızlaştırma operasyonu ve gözdağıdır. Görülen odur ki Soma’da göçük altında kalan madenci şehitlerimiz değil, insanlık ve vicdandır. Üstelik olayda meslektaşlarımızın Soma’daki faciayla ilgili hukuki süreci izlemek ve ailelere destek vermek dışında bir fiili de yoktur ve anlaşılan odur ki bu durum iktidarı rahatsız etmektedir. Gerçekleşen saldırının, fiziki ve manevi cebirin görüntüleri ve resimleri hukuksuzluk tarihine geçecek yeni ve temizlenemez lekelerdir. Meslektaşlarımıza yapılan bu vahşi saldırıyı kınıyor ve hukuki hesabının (bugün olamasa bile ergeç) sorulacağını kamuoyuna beyan ediyoruz.
Soma’da bir anda türeyen “iknacıları” ve eli sopalı milisleri görmeyen iktidar söz konusu olan gazeteciler, avukatlar ve yurttaşlar olunca yeni “destanlar” (!) yazmaya soyunmaktadır. Nitekim acılı yurttaşların acısını yaşamasına dahi tahammül edemeyen iktidar acıya dayak, yasak, gaz, tazyikli su, toma ve gözaltı ile, yani gözdağı ile karşılık vermekte, on yaşındaki çocuğu gözaltına alma girişimleriyle tarihe geçecek yeni “kahramanlıklar” üretmekte, hukuka aykırı olarak ilçeye girişleri yasaklamakta, fiili bir sıkıyönetim uygulaması gerçekleştirmektedir. Sözde 12 Eylül ve darbelerle hesaplaştığını ileri sürenler, her eleştiriyi artık kabak tadı veren bir darbe teşebbüsü ile niteleyenler, askeri darbeler döneminde dahi görülmemiş uygulamalar gerçekleştirerek sivil bir darbenin mimarı olmakta ve ileri faşizmden örnekler sergilemektedir. Artık sözler anlamını yitirmiştir. Yine de soruyoruz: Polis kimin polisi, neyin polisidir ? Bu rejimin adı nedir? Demokrasi ve hukuk devleti bunun neresindedir? Bu “oyun” daha ne kadar sergilenebilecektir?
Bu tahammülsüzlüğün başbakandan başlayıp dalga dalga yayıldığı görülmektedir. Acılı insanların her türlü tepkisini hoşgörü ile karşılaması gereken başbakanın, tamamen kontrolünü yitirdiği ve horgörü ile yurttaşlara bizzat fiziki tacizde bulunabildiği, hiçbir kolluk yetkisine sahip olmayan müşavirinin yerde acımasızca vatandaş tekmeleyebildiği ve bunun gülünç gerekçelerle savunulmaya çalışılabildiği bir ortamda diğer yaşananlar bunun olağan uzantılarıdır. Bu arada anılan tekmeleme olayı ile ilgili olarak resmi olarak hükümet, fiilen hukuksuzlukları meşrulaştırmanın sözcüsü Hüseyin Çelik’in kolektif akıl ile dalga geçer nitelikteki açıklamaları dikkat çekicidir. Anlaşılan odur ki bu tür garip, tuhaf, gülünç açıklamalar yapmak adı geçen sözcünün fıtratında vardır. Siyasi iktidarın hukuken ve siyaseten ödemesi gereken hesap ve fatura gittikçe kabarmaktadır. “Milli irade” yi, yurttaşa ve seçmene “saygı”yı, sadece seçim zamanında ve sandıkta hatırlayanların gerçek yüzü de bu gibi durumlarda ortaya çıkmaktadır. Ancak unutulmasın ki o sandık yine gelecektir.
Bu baskılara ve hukuksuzluklara halkımız, barolar, avukatlar, İstanbul Barosu boyun eğmeyecektir. Evet bunlar faşizmin ve diktatörlüğün fıtratında vardır. Ancak her şart altında hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini, hak ve özgürlükleri korumak, mücadele ve direniş de biz avukatların, gerçek hukukçuların fıtratında vardır. Tarihte de bu “fıtrat” daima kazanmıştır ve yine öyle olacaktır.
Nihayet İstanbul Barosu olarak, Soma’daki facia ile ilgili hukuki süreci çok yakından izlediğimiz ve izleyeceğimizi, unutmayacağımızı ve unutturmayacağımızı, yurttaşlarımızın yanında olacağımızı ve onlara her türlü hukuki ve insani desteği vereceğimizi, sorumluluğun sadece belli kişi ve kuruluşların üzerine yıkılarak iktidarın özelleştirme, taşeronlaştırma, köleleştirme, sendikasızlaştırma, emeği değersizleştirme politikalarının da sorgulanacağını, bundan böyle benzer acıların yaşanmaması için atılması gereken adımların takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygı ile sunarız.
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI