Pandoranın Kutusunu Sebepsiz Zenginleştirme Davaları İle Açarız
YA ADİL ÇÖZÜM BULUN
YA PANDORA’NIN KUTUSUNU SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME DAVALARI İLE AÇALIM
Kamuoyunda “dövizzede” olarak anılan, 2007 – 2009 yılları arasından birtakım bankalardan Japon Yeni ve İsviçre Frangı’na endeksli konut kredisi kullanan tüketicilerin yaşadıkları sorunun giderilmesinde ve adil çözüm bulunmasında, 2011 yılından beri çalışmalar yapmakta, halkımıza destek olmaktayız. Her şeyden önce haklarını arayan, adaletsizliğe karşı başkaldıran, mücadele eden tüketicileri kutluyorum. Yine tüketicilerin bu çığlığına kulaklarını tıkamayarak çözüm bulmak için yoğun çalışmalar yapan TBMM Dilekçe Komisyonu’nun Sayın üyelerini duyarlılıkları için tebrik ediyorum.
2011 yılında basın açıklamasıyla hükümeti ve bankacılık alanındaki idari otorite olan BDDK’yı göreve çağırmış, bankalara güvenerek dişlerinden tırnaklarından artırarak en insani ihtiyaçları olan konut ihtiyacını gidermek için Japon Yeni ve İsviçre Frangına endeksli konut kredisi kullanan tüketicileri, dünyada yaşanan gelmiş geçmiş en büyük ekonomik krize feda etmemelerini, sosyal barışı tesis ederek bankalar ile tüketicileri uzlaştırmalarını istemiştik. Maalesef BDDK sorumluluktan kaçmış ve tüketicileri kaderlerine terk ederek, “benim görevim değil” talihsiz açıklamasını yapmıştı.
Bunun sonucunda birçok tüketici adaleti mahkemelerde aramaya koşarken, TBMM’yi de göreve çağırmışlardı. TBMM Dilekçe Komisyonu’nun araştırmaları sonucu, bankaların yaklaşmakta olan ekonomik krizi bile bile ve TL karşısında en fazla kur artışının yaşanacağını yabancı paraları öngörerek tüketicilere kullandırılacak bir finansal ürün olarak Japon Yeni ve İsviçre Frangı’na endeksli konut kredisi hazırladıkları ve bu krediyi kampanyalarla pazarladıkları ortaya çıktı. Bankacılık sektörünün daha fazla yara almaması ve hazırlanacak hukuksal düzenlemelerin gerekçelerinin yayınlanarak bankacılığın itibarının sarsılmaması için Türkiye Bankalar Birliği, 2007-2009 tarihlerinde İsviçre Frangı veya Japon Yeni'ne endeksli olarak kullandırılan konut kredilerinin Türk Lirası cinsinden yapılandırılmasına ilişkin tavsiye kararı aldı.
Öncelikle Türkiye Bankalar Birliği’ni, attığı bu adım için hem tüketiciler adına, hem bankacılık sektörü adına kutlarım. Ancak bu adım yeterli değildir. “Yapılandırma dışında tutulanlar” açısından alınan bu tavsiye kararı, birçok açıdan hakkaniyete aykırıdır ve eşitliği bozmaktadır. Bu sınıflandırma, haklarını almak için mücadele eden binlerce tüketicinin gücünü kırmaya yönelik bir açıklamadır.
Öncelikle TBB bu kararıyla, haklarını aramak için Anayasal hakkını kullanarak dava açan bilinçli tüketiciler cezalandırılmış, yapılandırma kapsamı dışı bırakılmıştır. Bankalar tüketicilere “uslu çocuk olun” diyor ki, bir dahaki sefere kafalarına vurmak kolay olsun. Ayrıca eşitliğe aykırı olarak 250.000-TL sınırı getiriyor ki, mücadele edecek sayıda tüketici kalmasın, hiç değilse onlar üzerinden haksız zenginleşmeye devam edilebilsin.
En trajiği ise, kararının açıklandığı tarihten önce kapatılmış olan krediler.Tuzağa düşerek bu krediyi kullan, daha sonra kurların tüketici açısından öngörülemeyecek oranda artması nedeniyle aşırı ifa imkansızlığına düşen birçok tüketici, temerrüde düşmemek için yok pahasına evlerini satmış ve erken kredi kapatma cezası ödeyerek kredilerini kapatmışlardır. İşte bu tüketiciler de kapsama alınmamıştır. Bu onurlu insanlar, borçlu yaşamaktansa, hayatları boyunca yapmış oldukları tüm tasarrufları feda etmiş, bankaların haksız kazanç elde ettiğini bile bile kredi borçlarının tamamını ödemişlerdir. TBMM’ce bankaların haksız kazançları tespit edildiği halde; TBB, bankalara inanan bu onurlu insanları cezalandırmakta, “size geçmiş olsun” demektedir. İnanın beklediğiniz gibi olmayacak. Bu onurlu insanların ödedikleri paraların hesabı verilmek zorundadır.
Tüketiciler, bu sömürüden kurtulmak için “kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyerek mücadeleye devam edecek bilinçtedir. Kurların aratacağı öngörülerek hazırlanan oyun sonucu, zarar edecekleri bile bile bu krediler verilerek zor duruma düşürülen tüm tüketiciler için düzenleme yapılmaması halinde, “Pandora’nın kutusunu” sebepsiz zenginleşme davaları ile açarız. Bu durumda, Bankacılık sektörünün mutfağının gözler önüne serilmesinin sorumlusu biz olmayacağız. Bunun tek sorumlusu, bankaların kurallara uygun çalışmasını sağlamak yerine, tüketicileri bölerek sorunu çözmemekte ayak direyen kurumlar olacaktır. 05.03.2014
AVUKAT İSMAİL ALTAY