Şikeye Tolerans Gösterilemez
SON-AN Gazetesi 10.04.2014
'Şikeye tolerans gösterilemez'
İstanbul Aydın Üniversitesi’nde “Türk Spor Hukukunda Şike ve Doping” konusu tartışıldı.
http://www.gazetekucukcekmece.com/spor/sikeye-tolerans-gosterilemez-h15531.html
Şike ve doping konusunun masaya yatırıldığı “Uluslararası Spor Hukuku Sempozyumu” İstanbul Aydın Üniversitesi Florya Kampüsünde yapıldı.
“Uluslararası Spor Hukuku” başlığı altında uzman katılımcıların bir araya geldiği sempozyumda, spor dünyasında sık sık gündeme gelen şike ve doping olayları ele alındı. Sempozyumda, farklı spor branşlarında şike ve doping konusundaki kurallar ve yaptırımların yanı sıra bu düzenlemelerin Türk hukuku ve uluslararası spor hukuku bakımından sonuçları da tartışıldı.
Uzun yıllar İsviçre'de CAS'da ve diğer spor davalarında avukat olarak çalışmalar yürüten ve şu an Potsdam Üniversitesi Hukuk Fakültesi Spor Hukuku Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Götz Schulze ve Spor Hukuku Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Av. İsmal Altay’ın katıldığı sempozyumu İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Enver Bozkurt ve Prof. Dr. Erol Ulusoy yönetti.
“Uluslararası Spor Hukuku” başlığı altında uzman katılımcıların bir araya geldiği sempozyumda, spor dünyasında sık sık gündeme gelen şike ve doping olayları ele alındı. Sempozyumda, farklı spor branşlarında şike ve doping konusundaki kurallar ve yaptırımların yanı sıra bu düzenlemelerin Türk hukuku ve uluslararası spor hukuku bakımından sonuçları da tartışıldı.
Uzun yıllar İsviçre'de CAS'da ve diğer spor davalarında avukat olarak çalışmalar yürüten ve şu an Potsdam Üniversitesi Hukuk Fakültesi Spor Hukuku Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Götz Schulze ve Spor Hukuku Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Av. İsmal Altay’ın katıldığı sempozyumu İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Enver Bozkurt ve Prof. Dr. Erol Ulusoy yönetti.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Erol Ulusoy “Şike olgusunu, kişilerin kendi çaba ve emeğiyle ulaşabileceği başarıya illegal yollardan ulaşma çabası şeklinde özetleyebiliriz. Şike ticari hukuk baz alındığında haksız rekabettir. Haksız rekabetin en önemli maddesi ise uğranılan zararın tazmini konusudur.
Dolayısı ile şike olayı ile ilgili olarak zarara uğrayanlar ticari hukuk kurallarına dayanarak tazminat davası açabilir. Tabii ki burada uğranılan zararın ispat edilmesi, hesaplanması sorunu ortaya çıkıyor. Şike konusuna sadece ceza hukuku yönünden bakmamak gerekir” dedi.
Uzun yıllar İsviçre'de CAS'da ve diğer spor davalarında avukat olarak çalışmalar yürüten Prof. Dr. Schulze ise konuşmasında yakın tarihte Avrupa’da yaşanılan bazı şike soruşturmaları hakkında örneklerle bilgi verdi. Spordaki itibar anlayışına dikkat çeken Schulz “Almanya’nın kendi spor yasaları yok, doğrudan UEFA’nın kurallarını almış ve uluslararası kurallar ile yönetiliyor. Fakat bazı ülke federasyonları kendi içlerinde bir ceza sistemi oluşturmuş, bu federasyonlar genel olarak yeteri kadar şeffaf değil.
Bu durum hem inandırıcılıklarını hem de geniş perspektifte insanların spora olan ilgisini azaltıyor. Şike konusunda tolerans gösterilemez. Bu sporun ruhuna aykırı olduğu gibi aynı zamanda sporun sonunu getirebilir. UEFA ülkelerin puan sıralamasına karışmaz, UEFA Disiplin Kurulu yaptığı soruşturmalara dayanarak bazı kulüp ve ülkelere ceza verebilir ama iç işleyişe müdahale etmez. Kendi düzenlemelerini yapmak, uluslararası normlara getirmek federasyonların kendi inisiyatifinde” dedi.
Spor alanında şike ve para aklama olaylarının sık görülmesi konusunu yorumlayan Schulze “Spor sektörüne giren kişiler itibar kazanıyor. Uyuşturucu, fuhuş gibi illegal yollardan ortaya çıkan yüksek miktarlardaki paralar sporda aklanabiliyor. Sektörde dönen paranın büyüklüğü ve sirkülasyon bunun takibini zorlaştırabiliyor.
Dünya şampiyonası, olimpiyat oyunları gibi dev organizasyonları almak için bile rüşvet çarkının döndüğü hakkında kuvvetli emareler var. Bazı ülkelerde siyasilere ücretsiz bilet verilmesi, önemli mevkideki gazetecilere para karşılığı haber yaptırılması, stat yapımında rüşvet verilmesi gibi birçok yasadışı olay geçtiğimiz yıllarda ceza davası olarak karşımıza çıktı. Sporu bunlardan kurtarmak gerek” dedi.
Son olarak kürsüye gelen konuşmacı Spor Hukuku Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Av. İsmail Altay doping konusu üzerinde durarak “Sporun temeli rekabettir. Rekabeti bozan her olay hukukun konusudur. Şike ve doping benzeri eylemler de bu kapsamdadır” dedi. İsmail Altay “Sporculara uygulanan doping testi 8 yıl boyunca saklanıyor, bu sürenin uzatılması gündemde. Tüm bu süre boyunca sporcu kullandığı maddelerden dolayı sorumlu tutuluyor.
Gerekirse yıllar önce kazandığı madalyalar elinden alınıyor, dereceleri silinebiliyor, turnuvalardan men edilebiliyor hatta gerekirse profesyonel spor hayatına son verilebiliyor. Türkiye doping konusunda maalesef çok iç açıcı bir durumda değil. Daha bilinçlenmemiz gerekiyor. Doping sadece hukuki açıdan değil, sağlık açısından da çok tehlikeli, ölümcül sonuçlara yol açabiliyor. Son yıllarda gelişen teknolojiyle birlikte bu konuda arttırılan denetimler, verilen cezalar doping konusunda uluslararası seviyeye gelmemize katkı sağlayacaktır. Ancak daha yolumuz çok uzun” şeklinde konuştu.
Uzun yıllar İsviçre'de CAS'da ve diğer spor davalarında avukat olarak çalışmalar yürüten Prof. Dr. Schulze ise konuşmasında yakın tarihte Avrupa’da yaşanılan bazı şike soruşturmaları hakkında örneklerle bilgi verdi. Spordaki itibar anlayışına dikkat çeken Schulz “Almanya’nın kendi spor yasaları yok, doğrudan UEFA’nın kurallarını almış ve uluslararası kurallar ile yönetiliyor. Fakat bazı ülke federasyonları kendi içlerinde bir ceza sistemi oluşturmuş, bu federasyonlar genel olarak yeteri kadar şeffaf değil.
Bu durum hem inandırıcılıklarını hem de geniş perspektifte insanların spora olan ilgisini azaltıyor. Şike konusunda tolerans gösterilemez. Bu sporun ruhuna aykırı olduğu gibi aynı zamanda sporun sonunu getirebilir. UEFA ülkelerin puan sıralamasına karışmaz, UEFA Disiplin Kurulu yaptığı soruşturmalara dayanarak bazı kulüp ve ülkelere ceza verebilir ama iç işleyişe müdahale etmez. Kendi düzenlemelerini yapmak, uluslararası normlara getirmek federasyonların kendi inisiyatifinde” dedi.
Spor alanında şike ve para aklama olaylarının sık görülmesi konusunu yorumlayan Schulze “Spor sektörüne giren kişiler itibar kazanıyor. Uyuşturucu, fuhuş gibi illegal yollardan ortaya çıkan yüksek miktarlardaki paralar sporda aklanabiliyor. Sektörde dönen paranın büyüklüğü ve sirkülasyon bunun takibini zorlaştırabiliyor.
Dünya şampiyonası, olimpiyat oyunları gibi dev organizasyonları almak için bile rüşvet çarkının döndüğü hakkında kuvvetli emareler var. Bazı ülkelerde siyasilere ücretsiz bilet verilmesi, önemli mevkideki gazetecilere para karşılığı haber yaptırılması, stat yapımında rüşvet verilmesi gibi birçok yasadışı olay geçtiğimiz yıllarda ceza davası olarak karşımıza çıktı. Sporu bunlardan kurtarmak gerek” dedi.
Son olarak kürsüye gelen konuşmacı Spor Hukuku Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Av. İsmail Altay doping konusu üzerinde durarak “Sporun temeli rekabettir. Rekabeti bozan her olay hukukun konusudur. Şike ve doping benzeri eylemler de bu kapsamdadır” dedi. İsmail Altay “Sporculara uygulanan doping testi 8 yıl boyunca saklanıyor, bu sürenin uzatılması gündemde. Tüm bu süre boyunca sporcu kullandığı maddelerden dolayı sorumlu tutuluyor.
Gerekirse yıllar önce kazandığı madalyalar elinden alınıyor, dereceleri silinebiliyor, turnuvalardan men edilebiliyor hatta gerekirse profesyonel spor hayatına son verilebiliyor. Türkiye doping konusunda maalesef çok iç açıcı bir durumda değil. Daha bilinçlenmemiz gerekiyor. Doping sadece hukuki açıdan değil, sağlık açısından da çok tehlikeli, ölümcül sonuçlara yol açabiliyor. Son yıllarda gelişen teknolojiyle birlikte bu konuda arttırılan denetimler, verilen cezalar doping konusunda uluslararası seviyeye gelmemize katkı sağlayacaktır. Ancak daha yolumuz çok uzun” şeklinde konuştu.