ADD Küçük Kurultay Konuşmam ve Sonuç Bildirgesi
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ KÜÇÜK KURULTAYI
27-28 Şubat 2016 / Ankara
ADD Küçük Kurultay'da, Anayasa tuzağı hakkında kurultaya katılan Kemalist Devrimci Yoldaşlarımızla düşünce alış verişinde bulunduk.
Üç kişilik "Sonuç Bildirgesi Yazım Komitesi"nde görev aldım.
KONUŞMA METNİM:
Kemalist Devrimci Yoldaşlarım sizleri saygı ile selamlarım.
Yüz yıl sonra emperyalistler, 1. Dünya Savaşında, Serv'de yarım kalan düşlerini gerçekleştirmek üzere, 3. Dünya Savaşını bile göze alarak geri döndüler. Osmanlının restorasyonu hayali de bu kanlı ellerce sulandı.
Emperyalistler ve yerli işbirlikçileri, Büyük Ortadoğu Projesi adıyla, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu Kuzey Afrika'dan Orta Asya'ya 24 ülkede "bahar" ilizyonuyla rejim ve siyasi sınır değişikliği yapmak istiyorlar. Dünya enerji merkezini kontrol altına almaya, sömürmeye çalışan bu güçler, "Yeni Dünya Düzeni" adı altında, eski vahşi ve kanlı sömürü güdülerini tatmin etmenin yollarını arıyorlar. Bu emellerine ulaşabilmenin yolunun "Yeniden Ortaçağ" yaratmak olduğunu gördüler. Kendilerine ayak bağı olan Kemalist Devrimin üniter ve ulus devlet olarak kurduğu ve emperyalistleri kovan Türkiye Cumhuriyetini, ortaçağın parçalayıcı enstrümanları olan ırk ve inanç ayrımları üzerinden parçalamak istiyorlar. İnanç sömürücüsü krallık/sultanlık, feodal yapı ve engizisyon yargı sistemini getirecek karşı devrimin alt yapısını yaptıktan sonra, şimdi bunun anayasasını oluşturmaya çalışıyorlar. İşte "kendi usullerindeki Başkanlık sistemi", "yeni Anayasa", "yeni Türkiye" budur.
Şimdi bu rejim karşıtı kalkışmaya, algı operasyonları ile masumiyet ve hatta meşrutiyet kazandırmaya çalışıyorlar. Cumhuriyetimizin siyasi partileri ve milletvekilleri bu oyuna gelmemelidir. Anayasanın vermediği "yeni anayasa yapma" yetkisini kullanmak bir suçtur. Anayasa ve yasa tanımaz bu tutum, bir Karşı Devrim kalkışmasıdır.
Emperyalizme ve monarşiye karşı Kemalist Devrimi yapan, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Cumhuriyet Halk Partisi'nin sözde "yeni Anayasa" oyununa gelmeyerek masadan kalkmasını doğru buluyor ve kutluyoruz. Evet, ama yetmez. Bu girişimlere karşı mücadeleye diğer bölücü ve gerici amaçlar taşımayan milletvekillerinin ve siyasi partinin de destek olmaya devam etmesi gerekir. Ve bu da yetmez! CHP'nin 35. Kurultayı'nın sonuç bildirgesindeki, bölünmenin alt yapısı olan AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartnamesindeki çekincenin geri alınmasına dair sonuç bildirgesini geri alması gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları cetvelle değil, Mehmetçiğin süngüsüyle çizildi. Emperyalizmi kovan ve saltanata son veren Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası, kalem mürekkebiyle değil, Türk Milletinin kanı ile yazıldı.
Yaşasın Cumhuriyet!
ÖRGÜTLENME KONUSUNDA YAPTIĞIM KONUŞMA:
Ben Derneğimize yeni katıldım. İstanbul Barosu geçen dönem Yönetim Kurulu Üyesi olarak verdiğimiz mücadeleyi biliyorsunuz. Bir Kemalist olarak, Atatürkçü Düşünce Derneği'nin kayıtlı olmayan üyesiydim, şimdi kayıtlı üyesiyim. Atatürkçü Düşünce Derneği, sadece bir dernek değildir. Bu bir ruhtur. Ülkemizin kurucu ruhudur. Partilerin üstündedir. Makam mevki hiç önemli değil. Görev verilir, görev yapılır. Kadıköy Şubesi üyeleri yoldaşlarım genel kurulda en çok oyu vererek beni göreve çağırdılar, onur verdiler. Şu an Kadıköy Şubesi Başkan Yardımcısı olarak buradayım.
Seçilince 'Hukuk" komisyonu ile "Çevre" komisyonunu birleştirerek, "Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu" kurduk. İnsan Hakları, 3 kuşaktır. Emperyalizme ve monarşiye karşı Kemalist Devrimi yapan bizler, özgürlükler savaşçısıyız. İnsan Hakları davası, bizim davamızdır. İnsan Hakları evrensel haklardır. Biz sahip çıkmadığımız sürece, bu haklar öteki mahallenin, özellikle de kürt şovenistlerin malı haline gelmiş gibi görünüyor. Bu kabul edilemez. İnsan Haklarını savunmak biz Atatürkçülerin davasıdır. Hayatın her alanına dokunmak zorundayız. Biz sadece yaptığımız devrimi anan dernek olmamalıyız. Biz yaşayan devrimimizin sesi olmalıyız. 21. yüzyılda Atatürkçülük, hayata geçen, yaşayan Atatürkçülüktür bizim davamız.
Emekçilerin hakkı, bir insan hakkıdır. İşçilerin köleleştirilmesi, kiralanması tasarasına karşı durmalıyız. İşçilerin yanında, grev çadırlarına olmalıyız. Tüm sömürülere karşı durmalıyız. Çevre hakkı da bir insan hakkıdır. Çevre sömürüsüne karşı da kavga vermeliyiz. Gezi'de olmalıyız, HES'lere karşı derelerde olmalıyız, Carettepe'de olmalıyız. "Vatan yahut Carettepe" demeliyiz. Selam olsun Carettepe direnişine.
Bu nedenle, genel merkezde olan "Hukuk ve Siyaset Komisyonu", "Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu" olarak adlandırılmalı ve örgütlenmelidir. Bu yönde değişiklik yapılmasını öneriyorum.
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=541505392696976&id=403249396522577
28.02.2016 / Teröre Lanet Ediyoruz!
Şehitlerimizi kalbimize yatırdık.Atatürk Cumhuriyeti çarpan kalbimizle ilelebet taşıyacaklar
ADD Örgütleri Şehitlerimizi andik ve sokağa Çelenk koyduk, karanfillerimizi
biraktik.
https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=537893253058190&id=403249396522577
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
KÜÇÜK KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ
Atatürkçü Düşünce Derneği 27-28 Şubat 2016 tarihinde Ahmet Taner Kışlalı Kültür Merkezinde toplanmış ve Türkiye gündemini değerlendirerek aşağıdaki görüşlerini kamuoyu ile paylaşma kararı almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik günlerini yaşamaktadır. Halkımızın gündeminde olmadığı halde mevcut iktidar, bölünme ve ortaçağ diktatörlüğü ile sonuçlanacak anayasa tartışmalarını dayatmaktadır. İçinde bulunduğumuz kaos ortamının tek sorumlusu 13 yılı aşkın süredir işbaşında olan ve bu kaos ortamını yaratan mevcut iktidardır. Her gün yurdun değişik yerlerinden kalkan şehit cenazelerinde yer alan iktidar sözcüleri ülkeyi bu duruma getirenin kendileri olduğunu gizleyip Habur, Oslo, İmralı tutanaklarını unutturmaya çalışmaktadırlar. Bütün bu karanlık tablonun son sahnesi ise “yeni anayasa” adı altında bir başkanlık sistemi ve bölünmüş bir Türkiye tablosudur. Başkanlık rejimi adı verilen bu maceracı gidişin gerekçeleri bizzat iktidar yöneticileri tarafından hazırlandığı da bilinmektedir. Diğer taraftan bu sinsi plan emperyalizmin yüzyıllık rüyasıdır. Dünün SEVR’i bugün BOP olarak önümüze konulmuştur.
1- Anayasa tartışmaları Türk Milletine kurulmuş bir emperyalist tuzaktır.
2- Bu meclis anayasa yapmaya yetkili değildir.
3- Gündemde yer alan, bölücü anayasayı yapmak üzere TBMM çatısı altında toplanan esasen yasal olmayan anayasa komisyonu dağılmıştır. Emperyalizme ve monarşizme karşı Kemalist devrim yapan Cumhuriyet Halk Partisinin anayasa tuzağına düşmeyerek masadan kalkmasını doğru buluyoruz. Şimdi sıra MHP’nin de aynı tavır içine girerek, Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletini etnik ve dinsel yapıda ayrıştıracak iki partiyi masada baş başa bırakmalıdır.
4- Vatanımızın bütünlüğünü milletimizin birliğini parçalamaya götürecek olan başta anayasa tuzağı yanında, AB yerel yönetimler özerklik şartnamesi, ana dilde eğitim vb. tuzaklara da açık kapı bırakılmamalıdır.
5- Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk; bugünün başkanlık sistemi heveslisi işbirlikçilere o günlerden “Amerikan başkanlık sistemini memleketimize tatbik etmeyi hiç hatırıma getirmedim. Sistemsiz ve kanunsuz tarzda reisi cumhurlukla başvekaleti birleştirmeyi asla düşünmedim ve düşünecek adam olmadığım bütün milletçe malumdur.” diyerek seslenmektedir.
6- Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “kendi çıkarları için yabancılarla işbirliğine giren ve gücünü halktan almayan küçük bir azınlığın dışındaki tüm güçler; aralarındaki etnik dini ve siyasi ayrılıkları erteleyerek ulusal kuruluş mücadelesi yolunda birleşmelidir.” sözünden yola çıkarak bölücü ve yıkıcı anayasayı yaptırmamak için cumhuriyetten yana bütün güçlerin el ele vermesi tarihsel bir görevdir. Unutulmamalıdır ki aramızdaki hiçbir ayrılık Türkiye Cumhuriyeti düşmanları ile olandan daha derin değildir…
7- Bu tarihi birliği sağlamak için Atatürkçü Düşünce Derneği olarak anayasadan ve kurucu iradeden aldığımız sorumluluk bilinci ile ülke geleceğinden yana olan tüm siyasi partilerimizi, sendikalarımızı, meslek odalarımızı, derneklerimizi ve vakıflarımızı tarihi ve gündemi belirlenecek bir toplantıda bölücü anayasa tuzağına karşı mücadeleye çağırıyoruz…
Birliğimiz gücümüz olsun.
Türk Milleti, doksan yılı enkaz görenleri tarihe gömüp Cumhuriyet yolunda devam edecektir.
Yaşasın Cumhuriyet!