Bankacılık sektöründe çalışanlar birçok sorunla boğuşuyor!
BANKACILIK SEKTÖRÜNDE ÇALIŞANLAR BİRÇOK SORUNLA BOĞUŞUYOR!
Bankalar, insan onuruna aykırı şekilde personeli çalıştırmaktalar. Yüksek karlar elde edebilmek için, ihtiyacın çok altında personel çalıştırıyorlar. Üstelik bu personele de çok yüksek hedefler gösteriyorlar. Bunun sonucu olarak personel sürekli fazla mesaiye kalmak zorunda kalıyor. Ama çoğu kez yasa gereği ödemeleri gereken fazla mesai ücretini de ödemiyorlar. Çünkü ellerinde çok güçlü bir silah var: Açlık!
Personel, “açlıkla terbiye etme” politikası ve işten kovma tehdidi altında çalışmak zorunda kalıyor ve kişiliğinden tavizler veriyor. Her şeyden önce birçok bankacının aile hayatı risk altında. Stresli çalışma ortamı, aile hayatını bitme noktasına getirdiği gibi, sağlık sorunlarına da yol açıyor.
Bu trajik çalışma koşullarının bir başka yansımasını da müşterinin ve yatırımcının bankacılık sistemine karşı güvenini yok etme boyutunda görmekteyiz. Bankacıların performans değerlendirme kriterlerine baktığınızda, gösterilen hedefleri kalem kalem görebilirsiniz. Personele, her türlü krediyi “müşterinin ağzından gir, burnundan çık ne olursa olsun sat” deniyor. Bundan başka bazı bankalarda müşteriden kesilen “bankacılık hizmet geliri” de hedef kalemlerinden biri olarak yer alıyor. Yani ne olursa olsun, müşterini ikna et, daha fazla kredi sat ve onlardan ücret tahsil et. Bu hedefleri tutturamayanların gözünün yaşına bakmadan işten çıkarılıyorlar. Bu baskı, insanlık onuruna aykırı. Ancak daha da kötüsü, personele müşterilerini kandırma hedefi verilmesi, çifte kavrulmuş insanlık onuruna aykırılık teşkil etmekte.
Örneğin opsiyon ve forward işlemleri nedeniyle açılan davalarda bu husus çok net tespit edilmekte. Müşteriler doğru ve tam bilgilendirilmeden, işlemin risklerinden bahsedilmeden, sadece fazla kazanacaksınız vaadiyle işlemler yapılmakta. Aklı başında hiç kimse, kazanacağı birkaç bin dolar için tüm servetini riske atmaz. Bu işlemleri bilmeyen kişiler için risk sınırsızdır. Ancak profesyonel yatırımcı olmanız gerekir ki riskle karşılaştığınızda ters pozisyon alarak zarardan kurtulabilesiniz. Tabi bu ters pozisyon, bankanın karını azaltacağı için, müşterilere bu husus da anlatılmıyor. Riski bilmeyen, riskten kurtulmayı bilmeyen müşterileri, bankacılık etik ilkelerine aykırı olarak ateşe atıyorlar.
Bir başka örnek de Japon Yeni ve İsviçre Frankına endeksli konut kredilerinde yaşandı. Bankalar, bu para birimlerinin yükseleceğine dair uyarıyı TC Merkez Bankasının 2007 raporlarında öğrenince, hemen bu para birimlerine endeksli krediler oluşturdular. Daha sonra da medyada haber niteliğinde gizli reklamlarla “en güvenilir para birimleri, kriz dönemlerinde bile artmaz” söylemleriyle güven yaratarak bu kredileri sattılar. O dönemde bankaların personeline verdiği kredi hedefleri incelenirse bu tespitim ortaya çıkacaktır.
İşte, bu durum hem iş güvenliği, hem de yatırım güvenliği sorunu oluşturmaktadır. Sendikalar ile bu çok boyutlu sorun çözülemez. Finansal piyasaların güvenli çalışması için, personelin insanlık onuruna aykırı çalışma şartlarının düzeltilmesi gerekir. Personelin kardan pay alacağı imtiyazlı hisse yaratılarak, onları üretimlerinden pay alacağı ve ekonomik anlamda destekleyecek imkan yaratılması gerekir. Ayrıca bu imtiyazlı payları temsilen personelden bir kişinin de, personelin haklarını korumak için yönetim kuruluna bulunması gerekir. Ve sistemi diğer açıdan korumak için, müşterilerin haklarını savunacak bir bağımsız yönetim kurulu üyesinin yönetim kurulunda olması şarttır. Bu yönden acil yasal düzenleme yapılmazsa, sistemin çivisi çıkacak.
Av. İsmail Altay
Yurttaşın Sesi: http://yurttasinsesi.com/av-ismail-altay-yazdi-bankacilik-sektorunde-calisanlar-bircok-sorunla-bogusuyor/2159/