Jet Yakıtının Bedeli
40 YIL ÖNCE 40 YIL SONRA
JET YAKITININ BEDELİ
Yazın bu güneşli günlerinde, tatili ve masmavi suların sevgiyle okşadığı sahilleri düşlerken; Akdeniz’de bir kıyı, kin dolu füzelerce dövüldü. Kabus, dünyalar güzeli çocukların kana bulanmasıyla başladı.
Belki de masum dünyalarında, Dünya Kupası’nın kahramanlarının adlarını kullanarak top oynayan çocuklar, rakibin çelmesiyle değil, kana susamış emperyalistlerin acımasız füzeleriyle önce kuma, sonra sonsuzluğa düştüler. Ve bir Gazzeli kız çocuğu, güzel gözleriyle dünyaya bakması gereken küçük bir kız çocuğu, minik elinde, paketini dahi henüz açamadığı, mutluluğunu yaşayamadığı çikolatasıyla sonsuzluğa uçtu. Babacığının, anacığının, insanlığın çaresiz çığlıkları arasında…
Bu saldırıyı yapan İsrail ordusuna jet yakıtını Erdoğan mı verdi? Belgeler, iddialar, yalanlamalar ve yine köpük saçan hakaretler, hakaretler…
Jet yakıtının yeri önemlidir bizim siyasi tarihimizde. 40 yıl öncesine, 1974’e zaman yolculuğu yapalım. Kıbrıs adasında Türkler, Yunanistan’daki askeri cuntanın desteklediği EOKA yanlısı Rumlarca pervasızca katledilmektedir. Türkiye’de Ecevit hükümeti (CHP-MSP koalisyonu) bulunmaktadır. Garantör Türkiye, “Ayşe’yi tatile çıkarmak” zorunda kalır ama Barış Harekatını yapacak, akan kana son verecek Türk jetlerine yakıt bulunamamaktadır. Türkiye’de üretim yapan yabancı sermayeli rafineliler, jetlerimize yakıt vermezler. Meşru müdafaa hakkımızı kullanmamıza engel olmaktadırlar. Maliye Bakanı Deniz Baykal, bizim kaynaklarımızı kullanmalarına rağmen, bize sırt dönenlere sert çıkar ve “sizi millileştiririm!” der. Sonuçta millileştirilmezler ama bu kelime, tahrip gücü yüksek bomba etkisi yapar.
Soydaşlarımızın katliamdan kurtarılması ve adaya barış getirilmesi, -emperyalistlerce şeytan olarak adlandırılan- Kaddafi’nin verdiği jet yakıtı ile olur. Ancak Ecevit, Erbakan’ın hayal dünyasının zenginliğine (!) dayanamaz, anlaşmazlıkların büyümesi üzerine istifa eder. Hükümet kurulamazsa erken seçim olacaktır. Türkiye’de, “Kıbrıs Fatihi Ecevit”, “Halkçı Ecevit” heyecanı esmektedir. Sağ partiler, erken seçim sonucu CHP’nin tek başına iktidar olmasını engelleyecek formülü bulurlar: 1. Milli Cephe Hükümeti kurulur.
1977 yılına gelindiğinde, yer gök Karaoğlan’dır. CHP %41,4 oy alarak birinci parti olur. Sol ilk defa bu oy oranına ulaşır. Ancak kazanılan milletvekili sayısı yeterli olmaz ve kurulan azınlık hükümeti Meclis’ten güvenoyu alamayarak düşer. Akabinde 2. Milli Cephe Hükümeti kurulur. Ama Ecevit, “11 kumar borcu olmayan milletvekilini” Güneş Motel’de bulur; 2. Milli Cephe hükümetini devirerek tekrar hükümetini kurar. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ise Deniz Baykal olur.
Haklı davamıza engel olunması nedeniyle dile getirilen “millileştirme” tehdidinin emperyalist dünyada ve Türkiye’deki uzantılarında psikolojik tahribatı devam etmektedir. Halkın umudu Ecevit, “düzen değişikliği” vaat etmektedir. TÜSİAD gazetelere tam sayfa ilanlar vererek hükümeti istifaya davet eder. Bir düğmeye basılmıştır artık; terör hızlanır, etnik ve dinsel kışkırtmalarla Malatya ve Maraş katliamları yaşanır, enflasyon %100’ü geçer, grevler yayılır. Malların tezgah altına atılması, karaborsalar ve kuyruklar işte o dönemde, bu nedenle yaşanır. Ve o dönemlerde, şimdiki gibi “hükümete karşı darbe yapılıyor” yaygarası koparmak, bu eylemleri “hükümeti düşürme” suçu olarak görmek akıllara gelmez. Matematik terimleri, henüz yalan yanlış siyasette girmemiştir. 1973’ten beri geleceği müjdelenen “Ak Günler”in, akılla ilgisi vardır ama bugünkü “AK”lıkla ilgisi yoktur. Demokrasi kültürü Karaoğlan’da vardır. Karaoğlan istifa eder.
Bu seyir, 1980 darbesine ve sonrasına gider. Acılar, acılar… Hala devam eder.
Bir şey daha olur. Türkiye çıkarına aykırı hareket edeni millileştiririm diyen Baykal, kara propaganda ile vatandaşın zihninde “iktidarı istemeyen” ve “hizipçi” yapılır. Nedenler unutulur, o dönem “kuyruklar”la anılır, lanetlenir. Yıllar yıllar sonra bile… Vatandaş hiçbir zaman gerekçelendiremediği nedenlerle “Baykal’ı istemezük” diye homurdanır. Emperyal tanrılar, buraları “yeni”leştirmek ister, yeni dünya düzeni ister, Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirmek ister. Sona, Cumhuriyetin tüm kurumlarında operasyonlar yapılır. Rotalar değişir. Türkiye “yeni”leştirilir.
Jet yakıtı ile başlayan süreç, başarılı bir siyasetçinin, bir politikanın ve bir ülkenin geleceğini değiştirir. Türk halkının menfaatleri için dik durmanın bedeli ödenir. “AK” günler beklenmedik şekilde gelir.
Davut’un yıldızı uğruna nice güneşler batarken, tartışılıyor: “Erdoğan, İsrail’e jet yakıtı vermiş midir, vermemiş midir?” Tıpış tıpış sandığa gidilirken, tanıdığımız Erdoğan jet yakıtının bedelini –içte ve dışta- ödeyebilir mi? 22.07.2014
Av. İsmail ALTAY
Aydınlık Gazetesi 03.08.2014 Sayfa 2: www.aydinlikgazete.com/guendem/47498-40-yil-once-40-yil-sonra-jet-yakitinin-bedeli.html
Giresun Işık Gazetesi: http://www.giresungazete.net/koseyazisi-709-40-yil-once-40-yil-sonra-jet-yakitinin-bedeli.html
HaberBiz: http://www.haberbiz.com/jet-yakitinin-bedeli/m425