Zorunlu Çağrı Ve Azınlık Hakları
HALKA AÇIK ANONİM ORTAKLIKTA ZORUNLU ÇAĞRI ve AZINLIK HAKLARI
2499 sy SPK.m.16,17,22
Y.11.HD. Esas: 2003/3498 – Karar: 2003/10556 – Tarih: 07.11.2003
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 16/A, 22/i ve k madde ve bentleri gereğince, Sermaye Piyasası Kurulu'nca yayınlanan IV Seri 8 No'lu Tebliğ ile halka açık anonim ortaklıklarda çağrı yoluyla vekalet veya hisse senedi toplanmasına ilişkin kurallar belirlenmiştir. Anılan tebliğin 17.maddesi ile hisse senedi toplanması için çağrıda bulunma zorunluluğunu düzenlemiş olup, somut olayda davalı bakımından bu zorunluluğun koşullarının oluştuğu açıktır. Tebliğde çağrı zorunluluğu doğan paydaş ya da paydaşların bu zorunluluğun gereği olan çağrıyı yapmaması halinde ne yapılması gerektiği konusunda açıklık yoktur. Ancak, bu konuda getirtilen düzenlemeler, halka açık anonim şirketlerde azınlıkta kalan ortaklara, ortaklıktan ayrılma hakkı tanımak amacıyla getirilmiş olup, dayanağı kanun hükümleri kamu düzenindendir. Bu nedenle zorunlu çağrı gereğinin yerine getirilmemesi halinde, tüm azınlık pay sahiplerine fırsat eşitliği sağlanması için, sadece bu konuda dava açan ortağın payının satılmasının sağlanmasına değil, yasa ve tebliğ doğrultusunda zorunlu aleni pay alım çağrısı yapılmasına karar verilmelidir. Bu itibarla, mahkemenin sadece davacının payının satın alınmasına karar vermesi yerinde olmayıp, zorunlu aleni pay alım teklifi çağrısı yapılmasına karar verilmesi gerektiğinden, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün bu nedenle davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Ayrıca, yargılama sırasında, davacı tarafından karşılanan 600.000.000 TL bilirkişi ücretinin yargılama gideri hesabında dikkate alınmamış olması yerinde görülmediğinden davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile hükmün bu nedenle davacı taraf yararına bozulması gerekmiştir.
DAVA: Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 30.12.2002 tarih ve 2001/1640 - 2002/1485 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı E. ve davalı vekilleri tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 21.10.2003 günde davacı E. avukatı S.E. ile davalı avukatı M.A.T. gelip, diğer davacılar avukatı tebliğe rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Verda Çiçekli tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR: Davacılar vekili, tarafların ortağı bulunduğu T.İplik San.A.Ş.nin halka açık ve Sermaye Piyasası Kanunu'na tabi bir A.Ş olup, davalının 26.09.2000 tarihli Anonim Şirket Hisse Devir ve Temlik Sözleşmesi ile beş ayrı ortağın şirketteki paylarını pay başına 23.500 TL'den satın almak suretiyle pay oranını %40.54'ten %50.91'e yükselttiğini ve müvekkillerini azınlık pay sahibi durumuna düşürdüğünü ve müvekkillerine pay senetlerini satın alma konusunda çağrıda bulunmayarak Sermaye Piyasası Kanunu'nun 16/A, 22/e ve i maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan Seri IV, 8 No'lu Tebliğ'in 17. maddesine aykırı davrandığını, davalının hisse devir sözleşmesinden itibaren 15 gün içerisinde çağrı yükümlülüğünü yerine getirmek zorunda olduğunu, davalının satın almaya çağrıdan muafiyet için yaptığı başvurunun SPK'ca reddedildiğini, Tebliğin anılan madde hükmünün azınlık pay sahiplerini koruma gayesi ile konulduğunu, davalının hisse senetlerini 26.09.2000 tarihini takip eden 15 gün içerisinde pay başına 23.500 TL'den alması gerekirken bu yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı yükümlülüğün doğduğu tarihten fiili ödeme gününe kadar işletilecek reeskont oranında faiz eklenmek suretiyle bulunacak tutar üzerinden satın alması gerektiğini ileri sürerek, davalının müvekkillerine ait pay senetlerini satın almak üzere çağrıda bulunma yükümlülüğünü yerine getirmesini ve anılan pay senetlerinin pay başına 23.500 TL'ye satın alma yükümlülüğünün doğduğu tarihten fiili ödeme tarihine kadar işletilecek reeskont oranında faizin eklenmesi suretiyle elde edilecek bedelin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıların güçlü ekonomik olanaklara sahip olduğunu, Sermaye Piyasası Mevzuatının öngördüğü çağrıda bulunma yükümlülüğünün küçük tasarruf sahiplerini korumaya yönelik olup, davacıların bu kapsamda olmadıklarını, şirketi devamlı zarara soktuklarını, hisse senetlerinin gerçek değerlerinin tespiti gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, taraflarca sunulan kanıtlar ve yaptırılan bilirkişi incelemesine göre, tarafların ortağı bulunduğu T.İplik San. A.Ş.nin 10.05.2000 tarihli genel kurul hazurun cetveline göre çıkarılmış sermayesi içinde davalının payı %40.54 oranında iken, davalının dava dışı ortaklardan devir aldığı paylarla pay oranını %50.91'e ulaştığı ve davalıların küçük pay sahibi konumuna düştükleri,davacıların güçlü ekonomik olanaklara sahip olmasının azınlık pay sahibi olma gerçeğini değiştirmeyeceği, SPK'nın Seri IV, 8 No'lu Tebliğ'nin 17. maddesi uyarınca davacı ortaklara ait pay senetlerini satın almak üzere çağrı yapma yükümlülüğü bulunan ve muafiyet talebi reddedilen davalının pay oranını %10.37 oranında artırmakla diğer ortaklara paylarını satın alma konusunda çağrı yapma yükümlülüğünün doğduğu, davacıların isteyebileceği bedelin devir sözleşmesinde kabul edilen 23.500 TL olup, davacı E.A.'nın dava tarihi itibariyle 24.128.046 adet pay sahibi olduğunun anlaşıldığı, diğer davacıların davalı ile anlaştıkları ve davanın konusuz kaldığına karar verilmesini istedikleri gerekçesiyle, davacı E.A.'ya ait T.İplik San.A.Ş.nin 24.128.046 payının adedi 23.500 TL üzerinden satın alınmak üzere davalının çağrıda bulunma yükümlülüğünün yerine getirilmesine ve satın alınmasına, diğer davacılar yönünden dava konusuz kaldığından karar vermeğe yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davacı E.A. ve davalı vekilleri temyiz etmiştir.
1- Yukarıda açıklandığı gibi dava, halka açık anonim şirket payının zorunlu aleni pay alım teklifi yoluyla pay satımı istemine ilişkin olup, davacı vekili dava dilekçesinde, Sermaye Piyasası Kurulu'nca çıkarılan IV seri 8 no.lu Tebliğin 17. maddesindeki koşulların oluşması nedeniyle müvekkiline ait pay senetlerini almak üzere çağrıda bulunma yükümlülüğünün pay alımına girişen davalıca yerine getirilmesine ve anılan pay senetlerinin satın alma yükümlülüğünün doğduğu tarihten itibaren temerrüt faizi ile birlikte bedellerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece her iki talebin de kabulü ile davalının çağrıda bulunma yükümlülüğünün yerine getirilmesine ve davacının paylarının satın alınmasına karar verilmiştir.
Sermaye Piyasası Kanunu'nun 16/A, 22/i ve k madde ve bentleri gereğince, Sermaye Piyasası Kurulu'nca yayınlanan IV Seri 8 No'lu Tebliğ ile halka açık anonim ortaklıklarda çağrı yoluyla vekalet veya hisse senedi toplanmasına ilişkin kurallar belirlenmiştir. Anılan tebliğin 17. maddesi ile hisse senedi toplanması için çağrıda bulunma zorunluluğunu düzenlemiş olup, somut olayda davalı bakımından bu zorunluluğun koşullarının oluştuğu açıktır. Tebliğde çağrı zorunluluğu doğan paydaş ya da paydaşların bu zorunluluğun gereği olan çağrıyı yapmaması halinde ne yapılması gerektiği konusunda açıklık yoktur. Ancak, bu konuda getirtilen düzenlemeler, halka açık anonim şirketlerde azınlıkta kalan ortaklara, ortaklıktan ayrılma hakkı tanımak amacıyla getirilmiş olup, dayanağı kanun hükümleri kamu düzenindendir. Bu nedenle zorunlu çağrı gereğinin yerine getirilmemesi halinde, tüm azınlık pay sahiplerine fırsat eşitliği sağlanması için, sadece bu konuda dava açan ortağın payının satılmasının sağlanmasına değil, yasa ve tebliğ doğrultusunda zorunlu aleni pay alım çağrısı yapılmasına karar verilmelidir. Bu itibarla, mahkemenin sadece davacının payının satın alınmasına karar vermesi yerinde olmayıp, zorunlu aleni pay alım teklifi çağrısı yapılmasına karar verilmesi gerektiğinden, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün bu nedenle davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Davacının temyiz itirazlarına gelince; Yargılama sırasında, davacı tarafından karşılanan 600.000.000 TL bilirkişi ücretinin yargılama gideri hesabında dikkate alınmamış olması yerinde görülmediğinden davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile hükmün bu nedenle davacı taraf yararına bozulması gerekmiştir.
3- Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarda 1 no.lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü hükmün davalı, 2 no.lu bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 3 no.lu bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edenlere iadesine, 07.11.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.