Futbolu Finansal Açıdan Da Dürüst Oyna
FUTBOLU FİNANSAL AÇIDAN DA DÜRÜST OYNA
Türkiye kamuoyu, kısa sürede futbolun kurallarının sadece oyun alanını düzenlemediğini öğrendi. Şike yargılamalarıyla, saha dışının da düzenlendiği “6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun” ile tanıştı. Böylece sadece TFF ve UEFA Disiplin talimatları dışında, yaptırımı oyun kuralları ile sınırlı olmayan, hürriyeti bağlayıcı cezalara mal olan bir mevzuattın soğuk yüzü ile karşılaştı , mahkeme duvarlarına çarptı. Yani bu güzel oyun, saha içinde olduğu kadar saha dışında da dürüstlüğü gerektiriyor, aksi halde cezası ağır oluyor.
UEFA, futbol kulüplerinin mali bünyelerini güçlendirmek için 2012/13 sezonunun sonundan itibaren “finansal fair play” kurallarını yürürlüğe soktu. Yani kulüplere “finansal açıdan da dürüst oynayın” dedi. Bu kurallarla, futbol takımı ile ilgili harcamalar, her kulübün kendi yapısı içinde makul ve mantıklı seviyeye çekilmeye çalışılıyor. Çılgınlar gibi transfer yapılması engellenerek, kulüp gelirinin en fazla %70’i oranında futbolculara ödeme yapılabileceği kuralı getirildi. Kulüp yöneticilerinin de kendi ceplerinden kulüp kasasına koyacakları meblağa sınır konuldu. Kulüpler, -çok haklı olarak- birilerinin elinde “ego tatmin aracı” olmaktan çıkarılarak, kurumsallaştırılıyor. Avrupa kupalarında mücadele edecek kulüplerin dönem bütçeleri, sadece TFF’nin değil, UEFA’nın da onayına sunuluyor. Bunun gibi bir dizi kurallara uyma zorunluluğu bulunmakta. Tabi kurallara uymamanın derece derece yaptırımları da bulunmakta:
- Uyarı
- Para cezası
- Puan silme
- Avrupa kupalarından alınacak paranın kesilmesi
- Yeni oyuncuların Avrupa kupalarında oynamasına izin verilmemesi
- Avrupa kupası için bildirilen oyuncu sayısında kısıtlama
- Mevcut bir turnuvadan ihraç
- Gelecek turnuvalardan men
Son iki derecede yer alan turnuvalardan ihraç ve men cezaları, kulüplere çok ağır mali yükümlülükler yüklemekte. İşte bu noktada spor kulüplerinin yöneticilerinin riski, yine futbol sahalarının dışına taşmakta.
Futbolun çok büyük bir ekonomi olması, kulüpleri dernek yapısından çıkıp, Borsaya kote anonim şirketler haline getirmeye başladı. Artık bu kulüpler halka açık anonim şirket, hatta borsa şirketi olduğundan, yöneticiler sadece taraftarlarına karşı sorumlu değil, hisse senetlerine yatırım yapanlara ve şirketin alacaklılarına karşı da sorumlu hale geldiler. Üstelik bu sorumluluk, taraftarlardaki gibi lafla, afla son bulmayacak cinsten.
Şirket yapısı içinde olan kulüplerde, yeşil sahalardan, yeşil dolarlara seyreden bu sorumluk, TTK’nın 549 vd. maddelerinden doğmaktadır. Özellikle anonim şirket yapısındaki kulübün, Avrupa Kupalarından ihraç ya da men edilmesi nedeniyle uğrayacağı zarar, ilgili yöneticiden tazmin edilebilir. Bu davayı, hem kulübün kendisi, hem de hissedarlar açabilir. Tabi hissedar TTK.m.555’e dayanılarak açacakları bu davada, tazminatın kendilerine değil de, kulübe ödenmesini isteyebileceklerdir.
Bundan başka, kulüp, hissedarlar ve alacaklılar; yöneticilerin, kanun ve UEFA mevzuatı da dâhil tüm ilgili mevzuat ile esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettiklerini ispatlamaları halinde, TTK.m.553’e dayanarak, kendi uğradıkları zararların tazminini isteyebileceklerdir. Örneğin hisseleri borsada işlem gören bir kulüp, yöneticileri tarafından Avrupa Kupalarında başarılı olması için hesapsız transferler yapması nedeniyle, UEFA’nın finansal fair play standartlarına uymadığı gerekçesi ile Avrupa Kupalarından men edilirse, hisse senetlerinin değeri aşırı düşeceği aşikârdır. Bu durumda, hisse senetlerine yatırım yapmış olan bir yatırımcı, uğradığı zararın tazmini için ilgili yöneticilere dava açabileceği gibi, kulübün zararının giderilmesi için de dava açabilir. Ancak uyaralım ki, yatırımcının bu davayı açmak için hisse senetlerini dava açana kadar satmaması gerekir.
Bir başka sorun da, şirketleşmeyen kulüpler için bulunmakta. Türk spor yapısı ile benzeş ülkelerde kulüplerin hala daha, temel ve öncelikli kuruluş amacı “sosyalleşme” olan “dernek” statüsünde olması ve mevzuatı da buna göre belirlenmiş kurumlarla idare edilmeye müsaade edilmesi, ciddi sorunlar yaratmakta. Mali ve idari yapısı itibariyle gerçek bir ticari şirketten farkı olmayan, gerek kamusal gerekse kurumsal sorumlulukları itibariyle ciddi denetime muhtaç olmasına rağmen “dernek” mevzuatı sayesinde yöneticileri sorumluluktan kolaylıkla kurtulabilen kulüpler; gittikçe ağır mali tablolarla karşı karşıya kalmaktalar. Özellikle alt lige düşen ve bu yüzden mali kaynağı azalan kulüpler ise ne olduğu kategoride, ne de bundan sonra adil bir yarışma içinde yer alamamaktalar. Bu kulüplerin “yarı tanrılaştırılan” başkanları, kulübe zarar verdiğinde sorumluluktan kurtulmakta, kulüp “kim vurdu”ya gitmekte. Sorumluların saha dışında da sorumlu olacakları bir sisteme ihtiyaç bulunmakta. Belki de “dernek” kulüplere veda edilerek, tamamıyla anonim şirket kulüpler sistemine geçilmeli.
Piyasanın cezası, sahanın cezasına benzemez. Ancak dernek statüsünün arkasına sığınarak sorumluluktan da kaçılamamalı. Futbol finansal açıdan da dürüst oynanmalı. 01.04.2014
Av. İsmail Altay
Spor Hukuku Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi
[1] Karşı Gazete, 03.04.2014